Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Arkadaşının gay olduğunu nasıl anlarsın?



Evet arkadaşının, karşındakinin veya merak ettiğin birinin eşcinsel olduğunu nasıl anlarsın diye sormuşlar birilerine ve birileri de cevap vermiş. Geçenlerde Bi'adam da buna benzer bir post yayınlamıştı  sahiden O nerelerde yahu?

Belli stereotiplerle bunu belirlemek çok güç,

- neymiş efendim bir şeyler içerken serçe parmağını havaya kaldırıyormuş
- futboldan nefret ediyormuş
- sağ kulağına küpe takıyormuş
- düşük belli kot giyiyormuş
- modayı takip ediyormuş
- çok tertipli düzenli, bakımlı, kızlarla çok iyi anlaşıyornuş

bla bla bla

tamam belki yukarıda saydıklarım biz eşcinseller arasında daha yaygın olabilir ama illa böyle olacak yada olmayacak diye bir şey yok en güzel tanıma yolu hisler, bakışlar, duygular vs zaten bir gay bir gayi bir ortamda çabuk tanır :)) Bunlar benim görüşlerim bakalım başkaları neler demişler;

Amerikalı şov yıldızı Kim Kardashian, yakın arkadaşı PR’cı Jonathan Cheban’ın gay olup olmadığını anlamak için önünde küçük bir striptiz yaparak elbisesini değiştirmiş…

Hem de TV programında…

Test sonucunda arkadaşının gay olup olmadığını söylememiş, sadece “Soyunurken hiç bakmadı” demiş. 

Peki bir erkeğin gay olduğunu anlamak için önünde striptiz yapmak mı gerek?

Yok mu bunun başka yolu?

Yakın arkadaşlarıma ve gay dünyasını yakından tanıyanlara sordum. 

İlginç hikâyeler çıktı…

Buyurun okuyun…

Kadınla değil erkekle test et
Bir ara hafiften flört ettiğim bir çocuk vardı. Sigaranın külünü tutmaz; tuvalete döker, sifonu çekerdi. Yemek pişirmez, kokma ihtimali olan bir şeyi evine sokmazdı. Yatağını her sabah simetrik toplar, kahvesini içip fincanını yıkamadan evden çıkmazdı. Çok şık giyinir, modayı takip etmeye bayılırdı. Bir de kedileri çok severdi ama nedense dokunamazdı. Bu hareketleri kıllandırıyordu ama konduramıyordum işte. Neyse sonunda karşısına yavru gibi flörtöz mü flörtöz bir gay arkadaşımı çıkartınca rengini belli etti. 

Aldım karşıma, “Sen kadın, ben kadın. Olmaz bu böyle. Puzzle’ı tamamlamak gerek!..” dedim. Sonra fark ettim ki, aslında o da 'coming out' sürecindeymiş. Yani kendini tartıyormuş o aralar.   Demet Y.

(lol bir gay in kadın gibi olduğunu neden düşünürler ki acaba? yukarıda sayılanlara bakılırsa ve gay olmasını ona konduramadığına göre bu bildiğin "hanzo" arıyormuş kendine puzzle'ı için :D)


Poposuna bakıyordum
Gay olduğundan şüphelendiğim bir arkadaşımın yürürken sürekli poposuna bakıyordum. Nereden anlayacaksam?   Hande E.

“Bizi hiç arzuladın mı” diye sorduk
Yakın bir kız arkadaşımla, biseksüel mi, gay mi emin olamadığımız bir erkek
arkadaşımıza bir gün sorduk: İkimizden birini hiç arzuladın mı? Önce bir durdu, ardından 'evet' dedi ama o kadar emanet bir cevaptı ki; biz merakımızı gidermiştik. 

Yıllarca beraber yediği içtiği, aynı yerde uyuduğu iki çekici hatunu bir kez
bile düşünmemiş olmayı kendine yedirememişti. Toplumun yarattığı
kalıplara çok bağlı bir insan olmasına rağmen, ‘yakın arkadaşlar birbirine o
gözle bakmaz' anlayışını hiçe saymayı göze almış ve yalan söylemişti.  Çağla G.          


  “Koli kesmek” ne demek, biliyor mu diye yem atarım

-Önce güzelce içirip sarhoş ederim. Rahatlayıp hareketlerini kısıtlamasın,
dökülsün diye..

-Laf arasında gay’lerin bildiği “koli kesmek”, “midye” gibi argo terimleri kullanarak yem atarım. Bakarım nasıl tepki veriyor.

-Gittiği mekânları sorarım.

-Gay’lik konusunda dolanıp homofobik tavırlarına bakarım...

- Gay arkadaşlarımla tanıştırırım...     Meltem T.      




“Senden hoşlanan bir hatun var” diye ağzını aradım
Eski çalıştığım işyerinde bir arkadaşımızdan şüpheleniyorduk.

Şirkette en girişken ben olduğum için görevi bana verdiler. Aramızda geçen
diyaloğu aynen aktarıyorum:

-Metin sen kaç yaşındaydın?

-48

-Hiç kız arkadaşın olmayacak mı senin?

-Yani bilmiyorum, olur herhalde...

-Bir hatun var, sana karşı ilgiliymiş ama ağzını aramam için araya beni soktu.

Ne dersin?

-Şu an bir ilişkiye hazır değilim.

-Ne zaman hazır olursun peki?

Bunun üzerine köşeye sıkıştı ve resmen açıkladı.

-Sena; bilmediğin, benim de açıklayamayacağım bazı şeyler var.  Sena S.E


(iyi de neden merak ediyorsun kardeşim onun sikinin derdi sizi mi gerdi ?)


Gay bara götürürüm
Şüpheleniyorsam gay bara götürürüm. Rahatsızlık derecesi ya da verdiği ilk cevap onu ele verir. Eğleniş şekilleri direkt ele veriyor aslında. Bir de neden, nasıl anlamıyorum ama gay’ler birbirlerini anında tanıyor. Çok gay arkadaşım oldu. Hatta bir sevgilim gay olmaya karar verdiğini açıklayınca; akabinde ayrıldık. Ama çok severim kendisini, bir dönem hayatıma imza atmış iyi bir çocuktu.     Selin B. 


gay olmaya karar vermek? ahahah iyimiş bu demek ki arkadaş bardağın yerinden mutluymuş aslında bardağı masadan kaldırsa kurtuluverecekti ://)


Kızlar onu hep el üstünde tutuyorsa

Bir erkek;

-Gay’ler hakkında acımasız eleştirileri kaldıramıyor ve "Gay’lik kötü bir şey değildir ki” diyorsa,

-Futbol ve basketbolla ilgilenmeyip tenis izliyorsa. Üstelik tenisi kız arkadaşlarıyla oynuyorsa…

-Erkekten çok kız arkadaşı varsa ve kızlar onu hep el üstünde tutuyorsa,

-Evde yalnız yaşayıp kedi besliyorsa,

-Kız arkadaşlarıyla çok rahat konuşup, erkeklerin yanında tedirgin oluyorsa,

-Erotik film izlerken kadın hakkında değil de erkek hakkında konuşuyorsa...
Kesin gay’dir.      Evren A.         


Rus hatunları sordum
Bir keresinde, gay olduğundan şüphelendiğim bir arkadaşım, Rusya'ya iş gezisine gitti. Döndüğünde “Abi hatunlar taş gibi değil mi?” diye sordum. Önce afalladı, geçiştirmeye çalıştı. Israr edince “Gece patron benim odaya da hatun yolladı” dedi. Ben de “Ne yaptın peki?” diye sordum. Kahkaha atarak “Ne yapacağım, yaptık işte bir şeyler” dedi. Kahkahayı tahmin edersin ama… O günden sonra ben ona sormadım, o da yanımda daha rahat takılmaya başladı.   Raşit A.       


Fal bakıyor ve baktırıyorsa…
Ben de bir gay’im. Ve bizi tanımanız hiç de zor değil aslında...

İşte size bizleri tanımanız için birkaç ipucu… 

Bir erkek;

-Fazla duygusalsa,

-Aşırı bakım yapıyorsa,

-Madonna’yı çok seviyorsa,

-Olaylara aşırı tepki veriyorsa, bazı konularda kadınlarla yarış halindeyse,

-Ferzan Özpetek filmlerinin hepsini biliyorsa,

-Homofobikse,

-Fal bakıyor ve baktırıyorsa,

-Yatağa girdiğinde hep bahaneler uyduruyorsa ve ilişkiye giremiyorsa,

-Konuşurken ellerini çok fazla kullanıyorsa,

-Sürekli izlediği bir Türk dizisi varsa,

-Diyet yapma takıntısı varsa,

-İç çamaşırları fazla estetikse,

-En önemlisi de en yakın arkadaşları kızsa gay’dir.  Kerem T.


(diğerlerine bir şey diyemem belli kalıplar yine ama "homofobikse" olayı güzel tespit)


İşyerinde agresif olurlar
Gay dünyasını çok iyi tanırım. Çevremde çok gay arkadaşım var. Bazıları kendini 200 metre öteden belli eder, bazıları ise çok güzel saklanır. Ama onları da anlamak zor değildir. Biraz dikkatli olmak yeter. 

-Kim Kardashian yanlış yöntem uygulamış. Çünkü bir gay, gözlerinin önünde soyunan bir kadına kafasını çevirmeyebilir, hayran hayran bakabilir. Çünkü o an o kadının yerinde olmayı hayal ediyordur.  (ahahaha oha yani tespite gel ne alaka lan)

- Biraz şüphelendiysem konuyu hemen aileye getiririm. “Anneme bayılırım” diyorsa yüzde 99 gay’dir. Çünkü anne, onun ilk kadın modelidir. ( bunun annesi için üzüldüm beni gay sanmasınlar diye nefret bile ediyordur kadından ara ara lol)

-Eğer bir ortamda beğendiği bir erkek varsa, dikkat çekmek ve beğenilmek için sürekli kendinden bahsedip över.

-Bir gay, alışverişte kadına çok yardımcı olur. Ve ona “Bu kıyafet sende kötü durdu” gibi bir erkek cümlesi yerine, “Bu etek kalçalarını düşük gösterdi” gibi detaylı cümle kurar. 

-Bir gay ile bilim kurgu veya savaş filmine gidemezsiniz. Tercihi romantik komedi, komedi veya korku filmleridir.

- Çok kız arkadaşının olması da dikkat çekicidir. Kızlarla kakara kikiri yaparlar, kızların gözbebeğidir. ( bir kıskançlık sezinledim ama du bakalım)

- İşyerinde çok agresif olurlar. Çünkü işyeri cinsel kimliğini ele vermemesi gereken bir yerdir ve bunun yarattığı stres, öfke olarak geri döner. ( sıçtı sıvadı şimdi)

-Genelde çok temiz olurlar. Evleri tertemizdir. 

-Sigaradan hoşlanmazlar.

-Kadınlar hakkında yorumları “Çok seksi” veya “Güzel” değil, “Çok tatlı kız” veya “Çok iyi” şeklinde olur.  Serkan F. (hehe bu sonuncusu iyiymiş bak :D)


Kaynak




bu resim platonik aşıklara gelsin :))


Ya siz nasıl anlarsınız sevgili takipçiler? :) 
O Gay; Ben de... Blog Yazarı

Doğru Söyle






Bir insan saçının 3 kg ağırlığı kaldırabileceğini,
Uyluk kemiğinin betondan daha sert olduğunu,
Bir penisin insanın baş parmağının 3 katı olduğunu,
Bir yiyeceğin ağızdan mideye 7 sn'de indiğini,
Kadın kalbinin Erkek kalbinden daha hızlı attığını,
Bir insanın dengede durabilmesi için 300' den fazla kasının çalıştığını,
Kadınların bu yazının tamamını okuduğunu,
Erkeklerin ise hâlâ baş parmağına bakmakta olduğunu,


biliyor muydunuz?














hahaha itiraf edin yazıyı okumayı bırakıp baş parmağınızı incelemeye başladınız di mi ? E normal penis boyu ile alakalı tüm postlar hit sıralamasında en yukarıda sağ tarafta da görüleceği üzere :)) Sizde sorun yok yani hepimiz öyleyiz hepimiz :D
O Gay; Ben de... Blog Yazarı

Yeni Arayüz



Facebook'un zaman tüneli için kullanılan yukarıdaki karikatürü blogspot'un yeni arayüzü için de kullanmak istiyorum. Zorla geçirdi yani hiçte güzel olmamış ://
O Gay; Ben de... Blog Yazarı

Sizden Gelenler vol.1


Evet efendim geçenlerde de dediğim gibi mail kutuma gelen mesajların haddi hesabı yok o yüzden vol.1 dedim lol (yalan) neyse bir arkadaşımız oldukça samimi bir şekilde anlatmış kendisini izniyle yayınlıyorum ben de tekrar teşekkür ederek. Şüphesiz çoğumuzun yaşadıkları bir birleri ile paralel hepimiz bir birimizin yaşanmışlıklarından kendimize pay çıkarıyoruz kah kendi geçmiş günlerimize gidiyoruz kah aynı durumda olursak biz ne yapardık diyip düşüncelere dalıyoruz. 

Arkadaşımız Urfa'da doğup bir süre orada yaşamış.

Ankara - İstanbul - İzmir gibi büyük şehirlerden biraz daha farklıdır taşra da "gay" olmak.

Taşra Hep Hazırdır Aşka... :) (Konuyla alakası yok ayrıca bu konuya değişinicem :)) Bakalım neler yazmış kendisi;


Evet, bloguna rastladım ve yıllardır içimde birikenleri paylaşabileceğim insanlar olduğunu görünce hemen işe koyuldum...


Öncelikle umarım paylaşmaya değer bir hikayem vardır diyor ve başlıyorum kısa hikayeme... (herkesin yaşanmışlıkları değerlidir biz buna karar verecek konumda değiliz ne iyi yaptın da paylaştın)


Şanlıurfa doğumluyum, lise ikinci sınıfa kadar da Urfa'da yaşadım, 23 yaşındayım. Dönüp baktığımda şöyle düşünüyorum; okulda bütün arkadaşlarım sex yapabilmeyi hayal ederken ben 7. sınıftan beri sayısız sex yapmıştım. Gülümsüyorum, çünkü bunların hiç birini anlatamıyordum. Birlikte olduğum insanları mükemmel bir kız gibi tasvir edebilmeyi anca lise yıllarında öğrenebilmiştim. Yani demem o ki onlar hayal ededursun, benim gayet düzenli bir sex hayatım vardı. Mahallede düzüşmediğim yaşıtım kalmamıştı. Ama ne gariptir ki bir kaç yıl sonra sanki hiç birşey yaşamamışız gibi onlarla bir araya geldiğimizde konu ne zaman 'gay'liğe gelse ağız dolusu nefret savuruyorduk. Belki de onlar 'düzeldiler'! Bu düzelmek tabii ki hetero zihniyetine göre. Bana sorarsanız ben de düzeldim, kendimi keşfettim. Her neyse, takdir edersiniz ki Urfa gibi bir şehirde büyümek, ailenizin tamamının hacı-hoca olması çok zor bir durum. Ama ben bunların tamamını aştım, tabii ki sadece kendi dünyamda. Heralde bugün anneme açıklasam eşcinsel olduğumu kalpten oracıkta gidiverir kadıncağız. Neyse günümüze dönelim. 23 yaşında kendi adıma bir çok başarıya imza attım. Televizyoncuyum, kendi programımı yaptım bir süre ama genel itibariyle kamera arkasındayım. Konuk koordinatörlüğü ve Cast Direktörlüğü yapıyorum. İnanılmaz derecede sosyal bir hayatım var. Özür dilerim, şöyle olacaktı; inanılmaz derecede 2 farklı sosyal hayatım var. Kendimi 'Dexter' gibi hissediyorum. Hep bir bilinmeyenim oldu. Şu ana kadar anlattıklarımdan fahişenin teki olduğum sonucuna varabilirsiniz. Ama tüm bu sexopatlık evresi lise 3' üncü sınıfa kadardı. 


Lise 3 te hayatımın aşkıyla tanıştım, 4 yıl birlikte olduk sonunda koptuk. Aşk dediysem hemen mutluluk tablosu gelmesin gözünüzün önüne. 'Platonik Aşk'... En iyi dostlardık. Tabii ki beni umutlandıran şey otomatik gelişen 4 muhteşem sex... Benim en mutlu anlarımı simgeleyen bu 4 geceyi sonraları 'O' bir hata olarak adlandırdı ve dost kalmaya devam ettik.


Kız arkadaşıyla arası bozulduğunda düzeltme görevi bana verilirdi. İçim kan ağlayarak yapardım, çünkü görevim onu mutlu görebilmekti. Sırf ona inat bir kızın hayatını mahvettim. Hiç birşey hissetmesem de sevgili rolü oynamak, ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda kaldım. Neyse 3 yıldır konuşmuyorduk birbirimizle. 2 ay öncesince çıkageldi İstanbul'a. Kız peşinde koştuk birlikte, barlarda kız avladık vs. vs. İçimin kan ağladığını bilmiyordu tabi. Benim hayalimde hep onunla gay barlara gitmek varken onun için kız peşinde koşuyordum yine. Sonunda dayanamadım ve herşeyi anlattım. O gerizekalı da her şeyi başından beri bildiğini ama kendisinin 'normal' bir insan olduğunu söyledi. :) 


Ne kadar acı ve komik bir durum değil mi. Bana düşüncelerimi değiştirmeyi önerdi, düşüncesini değiştirmesi gereken kişinin o olduğunu söylediğimden beri de konuşmuyoruz. Ve ben tekrar aşık olabilmek, herşeyi unutmak istiyorum. Hetero olmak zorunda olduğum dünyamda 6 gün 24 saat geçirmek zorunda kalsam da bunun mümkün olabileceğini hala umut ediyorum. Çünkü biliyorum ki kimliğimi açıklarsam, bütün ihtişamımı kaybedeceğim soktuğumun ülkesinde.

Size biraz sadistçe gelebilir ama sanırım bu iki dünya olayını seviyorum ben. Hep ajan falan olmak istemiştim. Her halde ondan kaynaklanıyor. Hetero ev arkadaşımın beni kız arkadaşımla sandığı her gece aşkımı bulmak için gay barlardayım, ya da düzüşebilmek için :) Yakalanmadığım sürece iki hayatımı da seviyorum ve yakalanmayacağıma da gönülden inanıyorum.


HEYULA






Hepimizin de özellikle okul yıllarında bir platoniği olmuştur, beğendiğimiz erkekleri straight arkadaşlarımızın yanında anlatırken bir "kız" dan bahsediyormuşuz gibi yapmışızdır. Ve çoğumuzun halen 2 farklı yaşamı vardır 1. si görmek istedikleri gibi 2. si olmak istediğimiz gibi...
O Gay; Ben de... Blog Yazarı

"içimde oLan bişey naapıyım ?"


Geçenlerde "Efsane Türk Gay'leşemez" başlığı altında Ayşe ARMAN ın yazısını paylaşmıştım bu yazı bir başka forumda da paylaşılmış ve gelen 5 adet yorumdan 4 ünü buraya alıyorum buyrun güler misiniz ağlar mısınız bilemem :)

Cevap 1


senin kadar iğrenç olmasalar gerek yağğğ, bir de ensest ilişkiyi araya sıkıştırmaz mı bu doğuştan cahil arkadaş

Cevap 2


sağolsun sayesinde konu başlığımı da bulmuş oldum lol yalnız bardak olayına bittim bu önermeyi hayatının akışında kullanıyorsa eğer yandı demektir bunun için renk yoktur siyah / beyaz vardır :( üzüldüm ama şimdi

Cevap 3


bu 2 şahane! yorum aynı kişiye ait olduğu için birleştirdim, ağzı kulaklarında yalnız hani fırsatını bulsa hayır demez.

Neyse ara ara cevabımı verdim ama hepsine toptan bir cevap vermek istiyorum buyrun;


ahahahahahaha :)

İlgili forum sitesi Linki; Kaynak

Bu çok namuslu! iki yüzlü insanlar Mardin'de yaşananları çabuk unutmuş olsa gerek;

---

Her meslekten, her yaştan, az önce hepsi başı bağlı, şişman bir kadına bir miktar para ödediler ve kadın onlara tembih etti:

- Kız 13 yaşında, bekaretini henüz kaybetmedi, kaybetmesi bizim başımızı belaya sokar, ona göre muamele edin.

Her meslekten, her yaştan erkek kalabalığı bu sözler üstüne başını sallıyor.
Onlar ne yapacaklarını bilirler. Onlar erkek!
Teker teker, birbirlerinin sırasını gözeterek odaya giriyorlar.
Ve odaya giren erkekler tekek teker küçük kız çocuğuna, bekareti zarar görmesin diye !!!

---

Doktorlar daha sonraları küçük kız oturabilsin diye tam dört ameliyat yapmak zorunda kalıyorlar.
Mardinli küçük kızın hikayesini daha sonraları öğrenen yazar, en çok bir ifadede donup kalıyor.
Yukarıdaki adları ve meslekleri belli erkeklerden biri, bir işyeri sahibi, işini bitirdikten sonra kıza şöyle sesleniyor:

- Kızım, kusura bakma şeytana uydum; benim de senin kadar bir kızım var. Ramazanda bana gel de karnını doyurayım.

Bu çok erkek beyefendiler, işin kolayını da bulmuşlar, işte asıl korku filmi burada başlıyor.

Ramazanda bir kap yemek, cuma namazında bir rekat namaz ve işi şeytana havale ederek, pür-pak evlerine, işyerlerine ve kahvelerine dönecekler!

Öyle ki memurların haklarında işlem yapılmayacak, şube müdürleri, oda başkanları, zabıta memurları Mardin’in sokaklarında başları dik dolaşacaklar!

Çünkü bu ülke fazlasıyla erkek.
Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 13 yaşında 26 erkeğe satılan küçük kızın, bu kişilerle kendi rızasıyla birlikte olduğu yorumu, anlı şanlı Yargıtay’ın 14. Ceza Dairesi’nde onay gördü.


Şimdi hangimiz daha ahlaklı hangimiz daha ahlaksız ! 
O Gay; Ben de... Blog Yazarı

Keşke Ailem Eşcinsel Dostu Olsa ! idi mi?


Geçenlerde sizinde başınızdan geçen hikayeleriniz varsa bana yazabilirsiniz, dinlerim, paylaşırım demiştim di mi heh ondan sonra mail adresime onlarca mail düştü aman efendim oku oku bitiremedim seçmekte bile zorlandım yani (o.O) (Yerseniz ahahah)

Bu çağrıma cevap veren bir arkadaşımız var şimdi onun hikayesini daha doğrusu yaşanmış anılarını dinleyelim. 

Hep diyoruz ya 2 yüzlüyüz diye buyrun bakalım yılan bize dokununca ne oluyormuş;


Başka arkadaşların hikayesinin aksine ben homofobik bir ailenin içinde büyümedim

Aksine heterolardan daha çok gay ve transeksüeller evimize gelir giderdi halada aynı şekilde  annemin 40 senelik en yakın arkadaşı "M" bir gaydi. Evin tek kızıyım lisede en yakın kadın arkadaşıma karşı birşeyler hissetmeye başladım. İlk başta çok fazla utandım, cinsel bir fantezi olarak düşündüm ama baktım ilişkimiz 2 senedir devam ediyor birde aşık olmuşum bana en yakın olan "M" abinin yanına gidip herşeyi bir nebzede anlattım. Biseksüel olduğum için gizleyerek yaşamak istediğimi söyledim. Bana söylediği söz beni çok etkiledi.

"biz gayler toplum içinde yeterince kapalı kapılar ardında yaşıyoruz bunu ilerde yaşayacaksın zaten, en azından ailene dürüst ol"  

dedi zaman geçtikçe bu sözlerin doğruluğunu o kadar iyi anladım ki. Annemi karşıma alıp konuştum çünkü dediğim gibi bu kadar rahat bir ailede olduğum için kabul edileceğimden o kadar emindim ki ama öyle OLMADI. Annem hiç beklemediğim bir  tepki verdi ev hapsi aldım, cep telefonum, bilgisayarım kısacası onunla iletişime geçeceğim bütün herşey elimden alındı. Sevgilim meraktan eve geldiğinde annem evden kovdu tabii ki hakaretler eşliğinde. Ve annem benimle tek kelime dahi konuşmuyordu.

Zaman geçtikçe annem hala yumuşamadı babam kendi dünyasındaydı zaten. Sonra okulumu daha fazla aksatamayacağım için okula devam ettim ev hapisi gevşememişti sadece okul ve ev arasında geçiyordu. Sevgilimle aynı okulda olduğumuz için sadece orada görebiliyorduk birbirimizi. Annemin yıldırma politikası bitmek bilmiyordu annem ayrılmazsak ailesine eşcinsel olduğunu söylemekle tehtit ediyordu (kız arkadaşımın ailesi çok kapalı bir aileydi) en sonuda sevgilim tehtitlerden sıkılıp "birlikte söyleyelim" dedi beraber söyledik ama ailesinin tepkisi benim ailemden daha beter oldu söyledikten yarım saat sonra iki üç kıyafet ile kendimizi evin dışında buluverdik  (şu an bunları yazarken düşünüyordum da elimizde olan tek şey dürüstlüktü ve bu işe yaramamıştı) mecbur sevgilimi alıp kendi evimin yolunu tuttum. (büyük cesaret cidden)

Annem bu "kız bu eve giremez sokakta yatsın banane" dedi onu bırakmayacağım için bende gittim kendi evimin kapıları bile suratıma çarpılmıştı şimdi kime güvenebilirdim ki. üç gün beşiktaş sahilinde sabahladık ona birşey yapılır korkusuyla hiç uyuyamadım, üç gün sokak sonrası "M" abiye gitmeye karar verdik ama annem oraya gideceğimizi bildiği için oradaydı, orada kalsak dahi devamlı annem tarafından baskıya uğrayacağımızı bildiğimiz için geri döndük, benim bir gay arkadaşımda kalmaya başladık tam 5 ay arkadaşımda yaşadık ondan da allah razı olsun bir günde yük oluyorsunuz bakışı dahi atmadı bu sırada sabahları okul (lise 3!!), akşamları iş ama eve gittiğim andaki onun bakışı herşeye değiyordu. 5 aydır ne onun ailesi ne de benim ailem tek bir kelime bir söz dahi etmedi telefonum dahi çalmadı. En azından kız arkadaşımın homofobik bir ailesi vardı benim ise tam tersi eşcinselliği kabulenmiş en yakın arkadaşı dahi eşcinsel olan bir ailem varken bunlar yaşanıyordu.  Homofobik bir ailem olsaydı olan olaylara şaşırmazdım ama durum böyleyken kabul edilmemek insanı daha fazla üzüyordu. 5 nci ayın sonunda sevgilimin ailesi polisle kapımıza dayandı zorla alıp götürdüler ve eve gitmeden önce ilk hastaneye bakirelik ve aids testi yaptırılmış (ben bunları sonradan öğreniyorum) Ailem sevgilimin gittiğini öğrenince onlarda bir adım attılar onsuz tek başıma olmak anlamsızdı zaten mecbur eve döndüm, tabi yine baskı, yine baskı baskı. Benimki psikolojik baskıydı ama sevgilimin ki hem piskolojik baskı hem de şiddet görüyordu. Bu sırada benim ev hapsim biraz gevşemişti en azından dışarı çıkabiliyordum ilk dışarı çıktığım zaman onun penceresine gidiyordum işaret dili ile konuşuyorduk. annem tabi bunu da fark etti savcılığa gidip suç duyurusunda bulundu !!!!!!! neyseki ben yalvar yakar geri çektim davayı.

En sonunda zorunlu ayrılmış süsü vermek zorunda kaldık. Bu sayede ev hapisleri bitmişti ama yine aynı şeyler olmaması için gizli gizli görüşüyorduk. Bu sırada lise bitti sevgilim üniversite sınavlarını kazandı. Gene görüştüğümüz ortaya çıktı ailesi ona gene cehennem hayatı yaşatmaya başlayınca ipler koptu kız arkdaşım evden bir daha dönmemecesine kaçtı daha önce kaldığımız arkdaşıma, O da evini taşımıştı şansımıza kimse bulamazdı ben de gitmek istedim ama ev hapsi alırsam hiç görüşemeyecektim en iyisi saklamaktı ilişkimiz devam etti velhasıl maalesef  ailevi sebepler yüzünden değil de ilişki problemleri yüzünden ayrılmak zorunda kaldık ama şu anda çok iyi dostuz hala onu çok seviyorum şu an küçük bir ev tuttuk orada yaşıyor annem onunla görüşmediğimi sanıyor. Aramızda kavga edip ayrıldığımız bir dönem bir erkekten hamile kaldı evlendi ve boşandı, yani koca sorunları dahi yaşadık bir çocuğu oldu, canımın canı şu an tam 1 yaşında görseniz aynı annesi bir gün görmeden yapamıyorum teyze diye dolanıyor etrafta 6 senenin içinde yaşanan sadece %20 lik  bir bölümünü anlattım size

Bu olanları düşününce hiç homofobik olmayan birinin yani  annemin 40 senedir hem eşcinsel hayatı hem de hetero hayatını bildiği için korumacı davranıyor galiba artık annemin bu yaşattıklarını sadece buna bağlayabiliyorum
EĞER GERÇEK SAF BİR SEVGİNİZ VAR İSE BÜTÜN ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELEBİLİRSİNİZ. ŞİMDİ OLSA GENE YAPARDIM.

----

demiş. Kim mi fazla uzağa gitmeyin o aramızda zaten bizimle ve benimle paylaştığı için öncelikle kendisine çokça teşekkür ediyorum Sevgili Pistis :) Kendisine daha önceden de dediğim gibi;

Şunu söylemeliyim ki cidden ciddi problemlerle yüz yüze kalmışsın bunu atlatıp normale dönmek çok zor olsa gerek ister istemez ruhunda olmadık yaralar açmış olmalı :( insanın başına sadece cinsel yönelimlerinden dolayı bunların gelmesi hele ki lezbiyen! ilişkilerin daha hoşgörülü karşılanabileceği düşüncesi karşısında senin yaşadıkların oldukça yorucu, can sıkıcı ve kabul edilebilesi olmayan şeyler :/ samimi düşüncelerinle bunu bana aktardığın için çok teşekkür ediyorum zira blogun da dahi bahsetmemiştin.



O Gay; Ben de... Blog Yazarı

Bir Annenin Açık Mektubu



Geçenlerde Ayşe ARMAN' ın yazısını aktarırken bu kısmı farklı bir başlık altında yazmayı düşündüm. Buyrun;

Ben bir anneyim.
Biri 17, diğeri 13 yaşında iki oğlum var:
Kral ve Prens.

Kral, derslerinde, okul hayatında, sosyal etkinliklerde bir numara olan, başarılı, popüler, karizmatik, kişiliğiyle de saygılı olan bir çocuk. Özgüvenini kazanmış, “Bu taht benim”diyebilen bir Kral.

Prens ise, Kral'ın tam tersi.
Aynı imalathane, aynı annenin yetiştirdiği çocuklar ama tamamen farklılar.
Prens, içine kapanık, hırçın, kaprisli, hiçbir sosyal etkinliğe katılmak istemeyen, “Ya başaramazsam, başarısız olursam?” korkusuyla, kendine güvenini kazanamamış, huysuz ama tatlı bir çocuk. Şimdi Prens'e özgüvenini kazandırmak için savaşıyorum.

                                                                       *

Kral'ın, benim de bir yıl kadar önce öğrendiğim büyük bir sorunu var.
Her annenin çocuğunun küçük bir sorunu dahi olsa, anneye büyük bir sorunmuş gibi gelir. Fakat benim ve oğlumun sorunu gerçekten büyük.
Öğrendiğim gün kabullendim ama savaşmak istiyorum.
Savaşmamın sebebi ise ileriki hayatında kralımın mutsuz olmaması, acı çekmemesi.
Çünkü onun mutsuz olup, acı çekmesi bana daha çok acı veriyor.
O benim her şeyim.
Etim, tenim, damarım, kanım, canımdan bir parça.
Kral'ımın gözünden akan bir damla yaş için dünyayı yıkarım.

                      *

Şimdi gelelim bu büyük soruna ve nasıl öğrendiğime...

Kral'ım bir gün dışardan eve geldi, kendini kanepeye atıp, yüzünü ve gözlerini saklayarak içini çeke çeke ağlamaya başladı.
Çok şaşırdım çünkü hayat dolu bir çocuktu.
Oğlumu bu kadar üzen neydi?
Kim olabilirdi?
Oğlumla konuşmaya başladım; “Ne oldu oğlum? Sorunun ne? Okulda mı yoksa özel hayatında mı problem var? Neden bu kadar üzgünsün? Kim ağlattı seni?” diye onun saçını okşayarak sorular sorup durumunu öğrenmeye çalışıyordum.

Oğlumsa bana, “İmkansız anne, imkansız!" diyerek cevap verdi. Ben de ona “Nedir imkansız olan? Bir kız mı girdi hayatına? Kimmiş bakalım bu kız, benim oğlumu kendine aşık edip ağlatacak kadar..." diyerek onu anlamaya, sorununu bulup çözmeye çalıştım.

“İmkansızlıkları insanlar kendileri yaratır," diyerek yarasına merhem olmaya, gözyaşlarını dindirmeye uğraşsam da, pek başarılı olamadım.
Çünkü oğlum, dönüp dolaşıp yine “İmkansız!” diyordu.

                       *

Kral'ımın uzun süren telefon konuşmaları, mesajlaşmaları devam ederken bir gün bilerek telefonu benim odama bırakmış, mesajlarını da silmemiş.
Tabii ben de onun izni olmadan mesajlarını okudum.
Çok üzüldüm.
Üzülmemin sebebi ise arkadaşından gelen mesajların acı dolu olmasıydı.

“Kendimi öldüreceğim, sensiz yaşayamam, kaçıp yanına geleceğim, ailem öğrenirse beni yaşatmaz, seni çok seviyorum" gibi çok acı, ölüm kokan, korku dolu kelimelerdi.
Sabah uyanınca oğluma, "Seninle konuşabilir miyiz çok önemli. İstemeyerek de olsa, mesajlarını okudum. Ama şundan eminim ki, senin mesajlarını okumamı istediğin için özellikle telefonu odama bıraktın...”

Oğlum da, tahmin ettiğim gibi öğrenmemi, okumamı istediği için telefonu odama bıraktığını itiraf etti. Sonra oğlumla konuşmaya başladık uzun uzun.

Oğluma, arkadaşının yazdığı mesajların çok kötü, üzücü olduğunu, yaşlarının çok küçük olduğunu, daha okuyacaklarını, önlerinde güzel bir geleceğin onları beklediğini, beklemeyi, sabretmeyi öğrenmeleri gerektiğini anlattım.

Oğlum beni dinledikten sonra, “Anne, ne kadar tanıyorsun? Benim içimdekileri biliyor musun? Oğlun ne acılar çekiyor, bunalımlara giriyor, bunları fark ettin mi? Gerçekler farklı, beni hiç tanımıyorsun. Gerçeği öğrenirsen kaldıramazsın, şoka girersin, bunalım geçirirsin. Boşver anne, boşver” diyerek beni şaşırttı.

*

Oğlumu nasıl tanıyamazdım bu yaşa kadar?
Onu ben getirdim bu dünyaya, ben büyüttüm.

Benim bilmediğim, fark etmediğim neydi?
Oğluma, “Benim bu zamana kadar kaldıramadığım hiçbir şey olmadı. Her şeyi, tüm yükü tek başıma kaldırdım. Ben kuvvetli bir anneyim. Senin sorunun ne olursa olsun kaldırabilirim ve şunu asla unutma, ben senin her zaman yanındayım, seni asla bırakmam. Şoka girmeyeceğim. Sorununu anlat, bilmek istiyorum” diyerek ısrar ettim.
“Anne, telefonda konuştuğum, mesajlaştığım, senin mesajlarını okuduğun arkadaşımın ismi Can” dedi.

Ben de, “Kıza erkek ismimi koymuşlar, olabilir; bazen de erkeğe kız ismi koyuyorlar, bunda bir sorun yok” diye cevap verdim.
Ama oğlum ısrarla “Anne, adı Can” diye tekrarladı, tekrarladı.
Bir an durdum, düşündüm.
“Oğlum, bu sevdiğin arkadaşın erkek mi?” diye sordum.
Oğlum da, “Evet anne” dedi.

Oğlumun evet demesiyle ne yalan söyleyeyim, şoka girdim, yıkıldım, gözlerim boşluğa baktı kaldı. Ama hemen toparlanmam gerekiyordu, çünkü karşımda benim canımdan, kanımdan doğurduğum yeşil gözlü bir kral, bir çocuk bana bakıyordu, tepkimi ölçüyordu.

Oğlum bana, “Bak gördün mü anne, sana demiştim kaldıramazsın, şoka girersin, bu yük farklı bir yük. Üzüleceğini bildiğim için bu zamana kadar kendimi gizledim. Ama artık çok fazla geliyor; onun için sana açılmak istedim. Zaten bu yüzden telefonu senin odana bıraktım” dedi ve ekledi: “Bu bir hastalık değil, hiçbir tedavisi yok. Tıp da zaten hastalık olarak kabul etmiyor...”

*

Benim oğlum bir gay, bir eşcinsel...
Bu zamana kadar eşcinsel kelimesini duymuştum.
Ama gay kelimesini duymamıştım.
Oğlumdan öğrendim.
Gay, lezbiyen; bu tür insanlar kendi hemcinslerine ilgi duyan kişiler.
Ve aramızda fark etmesek de bu tür insanlar çok var. Topluma aykırı olduğu için kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar. Ben bu sorunun içinde olduğum için bütün bu çocuklarımızı daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Kendimi şanslı mı yoksa şanssız mı görüyorum bilemiyorum.

Tek bildiğim bir şey var, bana Allah'ım böyle bir evlat verdiği için şükretmek zorundayım.

Peki burada suçlu olan kim?

Bu tür çocukları doğuran anneler mi yoksa doğan çocuklar mı?

Kim suçlu bu durumda?

Eğer Allah'a, Yaradan'a inanıyorsak, Allah'ın bize verdiği, sunduğu nimetleri göz ardı etmeyerek görebiliyorsak, işte o zaman bu tür çocukları da bize Allah verdi.
Allah'ın verdiği her şeye razıysak, şükür ediyorsak, bize böyle evlatlar verdiği için şükretmemiz gerektiğini bilmemiz lazım.

Suçlu kimse yok.
Eğer suçlu arıyorsak, suçlu bizleriz.
Toplum olarak bu çocuklarımızı dışlayarak ittiğimiz için.


(bu tarz duygularınızı, yaşanmış hikayelerinizi, ikilemlerinizi ve düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz mail adresim: ogaybende@gmail.com)
O Gay; Ben de... Blog Yazarı